kıbrıs ingiltere londra lefkoşa
DOLAR
32,3130
EURO
35,0793
STERLIN
40,9385
BITCOIN
$70.707
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
LONDRA
Orta şiddetli yağmur
12°C
LONDRA
12°C
Orta şiddetli yağmur
Cuma Hafif yağmur
13°C
Cumartesi Kapalı
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
13°C
Pazar Hafif yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
10°C
Pazartesi orta şiddetli yağmur
="http://www.w3.org/2000/svg" viewBox="0 0 300 300" enable-background="new 0 0 300 300">
12°C

Siyasette deprem

13.05.2015
0
A+
A-

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Kıbrıs Türk siyaseti için deprem niteliğindeydi. Deprem, siyasetin binaları olan siyasi partileri enkaza çevirdi

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Kıbrıs Türk siyaseti için deprem niteliğindeydi. Deprem, siyasetin binaları olan siyasi partileri enkaza çevirdi. Bu enkazın kaldırılması, binaların yeniden, sağlam bir şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Ne yazık ki, siyasi partileri yönetenler seçmenden yedikleri sert şamara rağmen üç maymunları oynuyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorlar. Siyaset, toplumsal sorunlara çözüm üretme mekanizmasıdır. Şimdi bu mekanizmanın kendisi sorun haline gelmiştir. Ağır seçim yenilgisine rağmen tek bir parti yöneticisinin dahi istifa etme erdemini gösterememiş olması, siyasetin içine düştüğü hazin durumun yansımasıdır. Demokratik ülkelerdeki “istifa kültürü” maalesef bize gelememiş. Bu konuda istifa etmeyen politikacılar kadar, onların istifalarını güçlü bir şekilde talep etmeyen partililer de suç ortağıdır. Doğa boşluk tanımadığı gibi siyaset de uzun süre boşluk tanımaz. “Sin da gülle geçsin” dönemi artık bitti.

Siyasi partilerimizin içine düştüğü durum aniden ortaya çıkmadı. Uzun bir sürecin sonucudur. Çürüme uzun zamandan beri devam ediyordu. Siyaset mevki, ikbal sağlama mekanizmasına dönüştüğü için çürümeyi önleyecek önlemler alınmadı. Parti içi kavgalar başını alıp gitti. Yönetici kadroların oturdukları sandalyeyi doldurup doldurmadıkları önemsizleşti. “Herkes her mevkiye gelebilir” anlayışı hakim oldu. Halk dilinde “haddini bilme” diye ifade edilen şey unutuldu. Bunun sonucunda siyaset bal yapmayan arılarla doldu. Sıradanlık marifet haline geldi. Hamaset, nutuk atma, günü gün etme, derinlikten, bilgiden yoksun olma, bir gün daha koltukta oturmayı marifet sayma siyasetimizin temel özellikleri haline geldi. Elbette oluşan bu durumda halkın da sorumluluğu var. Ama sonuçta halk siyasilere gerekli mesajı sandıkta verdi. “Bal yapmayan arı” istemiyorum dedi. Keşke bunu çok önceden yapsaydı.

Siyasal partilerdeki iflas hem sağ, hem de sol partileri kapsamaktadır. Kimsenin kimseye gülecek hali yok. Her iki kesimde de “fikirsel çölleşme” var ve bunu nasıl aşacaklarını bilmiyorlar. Bu tespite rağmen sağ partilerin durumunun daha hazin olduğunu söyleyebiliriz. Solda CTP, kurultaya ve Mehmet Ali Talat’ı geri getirmeye sarıldı. Onların kafasında “çıkış yolu” var. O kadar büyük seçim yenilgisinden sonra kurultayda sadece parti başkanını değiştirme kararı üretebilen bir yönetimin hayatın gerçekleri ile bağını ne kadar kopardığı anlaşılmaz mı? Özkan Yorgancıoğlu gitsin, hükümet devam etsin, yenilgi unutulsun. Neyse ki CTP delegeleri ve tabanı bu ayıbı bozdu. En azından kurultayda diğer organlar için de seçim yapılacak. Bir kişinin gelip partiyi “kurtaracağı” düşüncesi, sol felsefenin kendisi ile uyumlu değildir. Ama varılan nokta bu. Belli ki CTP’nin bir de bunu yaşaması gerekiyor. Sorunların çok daha derinlerde yattığını anlayıp bunları açıklıkla tartışmaya başladıkları zaman kalıcı çözümler ortaya çıkacak. Şimdi yapılacak olanlar kozmetik bazı değişiklikler, makyaj tazeleme olacak. Makyajın altındaki aynı kalacak. Sol, kendi dışındaki siyasi güçleri eleştirmede gösterdiği beceriyi, kendi kendini eleştirmede, özeleştiri yapmada gösterdiği zaman çıkış yolları bulacak. Çuvaldızı hep başkalarına batırıp kendine iğne batırmamakla bir yere varılamaz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başarı ile çıkmış olsa da solun diğer partisi TDP’nin kendini yenileme ihtiyacı yok mu? Orada da tıkanıklıklar, açmazlar yok mu?

Sağda durum daha kötü dedik. UBP tek başına iktidardayken başlayan iç kavgalar hem hükümeti, hem de cumhurbaşkanlığını kaybetmekle sonuçlandı. Kavgalar fikirsel miydi? Hayır, kişiseldi. Sağ, yeni liderler yetiştirme konusunda ciddi tıkanıklık yaşıyor. Fikir, vizyon yok. Günübirlik politikalarla durumu idare etme dönemi bitti. Kıbrıs Türk sağı içine düştüğü tıkanıklığı aşabilecek mi? Kendini gerçekten yenileyebilecek mi? Ufukta böyle bir şey görünmüyor. İnsan DP için ne diyebilir? Bir şey söylemeye gerek var mı? Kıbrıs Türk siyasetinin temizliğe olan büyük ihtiyacını gösterme açısından belki yararı var. Bu durum daha ne kadar sürdürülebilir? Siyaset daha ne kadar alçalabilir? Siyasi yaşamımızın sağ parti veya partilere de ihtiyacı var. Bu kesimde toparlanma, ayağa kalkma, seçmene yeniden güven verme, ortaya ciddi bir vizyon ve yetenekli kadrolar koyma nasıl sağlanacak? Sağlanabilecek mi? Göreceğiz.

Seçmenler siyasi partilere “Zannettiğiniz gibi size mecbur değiliz, değiştirebiliriz” mesajını verdi. Parti yöneticileri bu mesajı almamış gibi görünüyor. Mesaj alınmazsa seçmenden çok daha büyük cezalandırma gelecek. Siyaset boşluk tanımaz. Boşluk doldurulacak.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Fevzi Hussein says:

    This is why the rental market will continue to boom and landlords will get richer (and no doubt most will continue voting Conservatives). Who is lucky enough to earn £77,000 per annum? People have been priced out of the property market and into the rental arena to pay thousands upon thousands of pounds and never hold the asset that they dream of owning.

    Labour was going to tackle the issue of unscrupulous landlords – this would have been a priority. For the Tories, their priority is to dilute the vitally important Human Rights Act and introduce more cuts to those most vulnerable in society.